7 Temmuz 2009 Salı

Yardım istemek

Küçüklüğümden beri hep güçlü olana özenmişimdir. Kendi ayakları üstünde durabilen, kuyruğu dik tutan gibi deyimler bana hep cazip gelmiştir. "Allah dağına göre duman verir." benim başaçıktıklarımı anlatan bir atasözüdür sanki.

Evet, maddi - manevi zor zamanlar geçirdiğim oldu. Ama farkettim ki, benim sorunum yardım istemekte. Bazen en sıkıntılı anları yaşamayı, yardım istemeye yeğ tuttuğumu bilirim, hatta parası ile hizmet aldığım durumlarda bile.

Refüze edilme korkusu olabilir bunun altında. Ya da güçlü görünme arzusu. Bazen dostlarıma "beni havaalanına bırakır mısın?" diye sormak bile zul gelir bana. Kimseyi de zo rdurumda bırakmak istemem. "Parama geçer sözüm" sığındığım bir laftır burada da.

Doğum yaparken bile eşini yanında istemeyenlerdenim, o "güçsüz" halimle beni görmesin diye.

Ama öyle anlar olur ki, birinin omzuna yatıp ağlarsınız işte ve şükredersiniz, "iyi ki varlar" diye. Allah onları yanımızdan eksik etmesin.

5 Temmuz 2009 Pazar

Satır araları

Sanırım genelgeçer görüşe göre "satır aralarını okuyabilmek" bir meziyet sayılır. Biri birşey söyler, biz de bundan kendimizce anlamlar çıkartırız. Farkettim ki, genel olarak bu satır-arası-anlamları negatif şeylerdir. Kaç defa söylemiş/ duymuşuzdur: "Aklınca bana salak demeye getirdi.", "Yarım ağızla davet etti." gibi lafları. Çünkü, geçmiş deneyimler, anlatılanlar, vücut dili bize satır aralarını okumayı öğretmiştir.

Ben kendimde farkettim ki, sinirli, üzgün, kızgın olduğum durumlarda karşımdakinin satır-araları bana daha çok mesaj veriyor. Oğlumun yaptığı bir kabahat ile ilgili olarak kızan eşimin söylediği laflar bugün benim kulağıma şöyle geldi hep:
  • Sen yetersizsin.
  • Bütün bunlar senin suçun.
  • Nasıl farketmezsin çocuğun böyle davranacağını/ davrandığını?
  • Çok dikkatsizsin.
  • Tepkisiz kalmasan bütün bunlar olmazdı.
falan filan...

Peki eşim bunları mı söyledi gerçekten? Sanmıyorum. O kendi korkuları ile konuştu, ben kendi korkularımı duydum hep. Bol bol yetersizlik ve kendini suçlama.
Oysa ben yeterliyim, hem eşim hem de çocuğum için yeterliyim, çünkü herkes yeterli, çünkü herkes ben. Ben kendimi onaylıyorum, ben eşimi ve çocuğumu onaylıyorum, çünkü ben değerliyim, çünkü herkes değerli. Herkes ve herşey sevgi.

Dahası da var. Size de olur mu bilmiyorum, bazen yanımda birini övdükleri zaman "Peki ya ben?" demek gelir içimden. Sanki övülen kişide sayılan meziyetler için satır araları bana "Bunlar sende yok." der gibi olur:
  • Ayşe çok sorumluluk sahibidir (Bir de beni görseniz)
  • Fatma işinde çok başarılı (Ben değil miyim yani?)
  • Zeynep çok zor günler geçirdi, ama ayakta kaldı. (Biz lüks içinde mi yaşadık?)
Sanki başka birinin övülmesi benim takdir edilmemem anlamına gelir gibi. Oysa ben değerliyim. Beni ben takdir ediyorum. Ben tam olduğum halimle değerliyim. Ben herkesle birim. Ben koşulsuz sevgiyim.

Sanırım bütün korkularımız sonunda tükenince satır araları da tümden yok olacak.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...