17 Temmuz 2010 Cumartesi

Kelin merhemi

Blogumu okuyanlardan bazı tepkiler geliyor, tek tek söyleyemem, ama özünde "keşke senin geldiğin aşamaya gelebilsek" içeriğinde. Kendime bakıyorum, ben neredeyim diye. En kısa cevap: Daha yolun başındayım.

Sonra kendi feyz aldığım kişilere bakıyorum, onlara gıpta edişime zaman zaman. Ardından bir anda bir tepki veriyorlar, şaşırıyorum. O yükseklerde gördüğüm kişiler bir arpa boyu mesafede gibi geliyor bana.

Demek feyz aldığımız kişiler bizden ileride olmak zorunda değiller. Bazen sadece seçilen kelimeler vuruyor bizi, bazen anlatış biçimi, bazen konu.

Kelin merhemi olsa, kendi başına sürerdi demişler. Geçerli mi acaba bu söz tüm öğretmenler için? Katılmıyorum. Bir şeyi öğretebilmek için onu iyi anlamış olmak gerektiğine de katılmıyorum. Burada 2 husus var sanırım.
* Anlamaya çalışmak
* Öğrenmeye açık olmak
Bu hususlar öğrenen için olduğu kadar öğreten için de geçerli.

Demek isteyip de diyemediğim: öğrenmek isteyene herkes ve herşey öğretmen olabilir. Bu öğretmene bir üstünlük getirmez. Ancak kendine bakan ve kendini sorgulayan her zaman kendine öğretmendir.

Yine de son söz:
Beni takip etme, zaten ben de kayboldum :)

Çalışma:
Ben bilgiyi güç olarak kullanmayı bırakmaya niyet ettim.

Ait olma ihtiyacı

Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde insanın en temel 3. ihtiyacı olarak belirtilmiş ait olma ihtiyacı. Parti tutma, takım tutma, dernek üyelikleri vb. genel olarak bu ihtiyaçtan kaynaklanır, ya da bizim ülkemizde olduğu gibi "memleketlilik" mesela.

Bu temel ihtiyacı yakalayan kurum ve gruplar başarılı olabilirler. Günümüzün mecrası Facebook da bu temel ihtiyaca hizmet eden gruplar baskın olabiliyor. Mesela okul grupları ya da "İddia ediyorum ... konusunda destek veren 1.000.000 kişi bulabilirim." grupları ya da "... beğenenler..."

Hemen elimiz gidiveriyor, okuldaşlarımızla beraber (!) olmak için basıveriyoruz o tuşlara ya da semt komşularımızla... Ne geçiyor elimize? Buluşup 2 kelam ediyor muyuz? ya da bir destek veriyor muyuz belli bir davaya? Sadece bir tuşa basıyoruz işte... Odamızdan, güvenli ortamımızdan çıkmadan, popomuzu kaldırmadan "ait" oluveriyoruz.

Birlikten kuvvet doğar.

İşte, bir güç alma kaynağı daha...

Ben zaten tam olduğum halimle güçlüyüm.
Ben güçsüz olmasam da değerliyim.

"Ben bir grupla birlikte bütünüm" hissi de alıyorum bu aidiyetin altında.

Oysa ben tam olduğum halimle tam ve bütünüm.
Benim tam olmak için bir gruba ihtiyacım yok.
Ben zaten tamım.

Peki ya var olmak? Grup varsa ben de varım, grup ne kadar büyükse o kadar varım?

Ben her halimle varım.

Peki yok olmayı nereden biliyorum?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...