31 Ocak 2011 Pazartesi

Mücadele

"Mücadele özümde yok" dedim. "Olmalı" dediler.
"Durmak akıştır." dedim. "Yürümezsen, nasıl varacaksın?" dediler.
"Öğrenmek yok, hatırlamak var." dedim. "Düşünmeden nasıl hatırlarsın?" dediler.
"Dinlersen, bilirsin." dedim. "Bu da çaba değil mi?" dediler.

"Durmak bile çaba istiyor." dediler. "Çaba değil, kararlılıktır." dedim.
"Bir hedef var, koşuyoruz." dediler. "Hedefsizliktir hedefim." dedim.

Bildiğimiz her şey güce bağlıyor sanki bizi. Bunu anladım bugün. Toplumca değer verdiğimiz insanlar, kahramanlar... Her şey mücadele. O kadar ki, nefes almak bile güç gerektiriyor sanki. Bu bakış açısı ile paradoksa giriyor her şey:
"Hedefimiz AN'da yaşamak."
Bir hedefimiz olduğu sürece AN'da kalabilir miyiz? Eğer AN'da bilir, AN'da olursak bir hedefimiz olabilir mi?

Sadece şunu biliyorum, çabada yorulmak var, AN'da keyif. Eğer yorulmuşsam, AN'da değildim demektir.

Ben mücadeleyi bırakmaya niyetliyim. Ben artık çabalamak, savaşmak, mücadele etmek istemiyorum. Direnç göstermek değil, hayatla akmak istiyorum.

Mücadele ettik de ne oldu, kapılmadık mı akışa onca çabaya rağmen? Hem de en yorgun halimizle? Değiştirebildik mi bir şey? Sürüklendik sadece.

Akmayı hatırlarsak eğer sürüklenmeler bitecek, keyfi başlayacak akışın... Biliyorum.
Yorulur mu nehir akmaktan?

28 Ocak 2011 Cuma

Ambalaj

Ben çalıştıkça Evren'in de enim için çok çalıştığını daha çok fark eder oldum. Bazı dokunuşlar o kadar akıllıca ki, buldukça keyifleniyorum daha çok.

Biz zeytinyağı işi ile uğraşıyoruz birkaç yıldır. Bu sene ilk defa şişeler aldık yağlarımız için, etiketledik, öyle veriyoruz. Çok güzel oldular. Ben de çok sevinçliyim, içim içime sığmıyor, gurur duyuyorum.

Sordum içime: "Şimdi benim hangi korkum mutlu oldu?"

- Ambalajlar beğenildi ya, başarılı oldum. (Başarısızlık korkusu)
- Başarılı olursam bana ne olur? Değerli olurum.

Birleştirdim: Ambalaj ile değerli olmak.

Birden jeton düştü. "Ambalaj", yani dış görünüş, yani paketimiz...

Ohooo, neler var içinde neler...
- Giyim
- Aksesuar
- Eğitim
- Vücut
daha neler neler...

Ben ambalajımla değerli olmayı bırakmaya niyet ettim. Ben zaten değerliyim. Ben ambalajım güzel olmasa da değerliyim.

Bu hoş bir keşifti, ama yeterli değil. Evren bu kadar zahmet etmiş, böyle bir metafor kullanmış, üstüne bir kahve içip geçmemek gerekir. Biraz bilinçaltı kayıtlarına bakalım:

- Ambalajı güzel olan satar. (Tercih edilmeme)
- Malı ambalajı gösterir. (Dikkat çekmeme)
- Ambalaj koruma amaçlıdır, ürün zarar görmez. (Güven, zarar görme korkusu)
- Ambalaj sağlam olmalıdır. (Güven, zarar görme korkusu)
- Tam paket (whole package) - (Ambalajla tam olma)

Sanırım dersim sadece değersizlik ile ilgili değil, güvensizlik de var çalışılması gereken. Bir sonraki adım vücudumla barışma, onu tam olduğu hali ile kabul etme.

Daha telaşsız, daha sakin atıyorum sanki artık adımlarımı, yol sanki daha keyifli...
Yolumuz açık olsun.

6 Ocak 2011 Perşembe

Kendim için bir şey yaptımsa...

Siz hiç kendiniz için bir şey yaptınız mı? Sadece kendiniz için, başka hiçbir şey düşünmeden, sadece istediğiniz için...

Ben yapmadığımı fark ettim. Yok, öyle bilinen şeylerden bahsetmiyorum, onlar cepte zaten:
- Yemek yapıyorum - kocam için
- Çamaşır yıkıyorum - oğlan temiz giyinsin diye
- İşe gidiyorum - para kazanmak için
- Bilgisayarda oynuyorum - vakit geçirmek için
- Akrabalarımı arıyorum - aklımda olduklarını bilmeleri için
- Alışveriş yapıyorum - yemek için
- Okudum - güvenlik için
- Okuyorum - bilgi/ güç için

Bugün sordum içime, neden hala mutsuz hissediyorum diye. "Kendin için bir şey yapmıyorsun ki" dedi. Fark ettim ki, kendim için ne yaparım onu bile bilmiyorum, ya da unutmuşum. Koşmadan, durarak, bir sonraki adımı planlamadan, sınır koymadan, sadece istiyorum diye bir şey yapmayı...

Bol bol kahve içiyorum mesela, sözde kendime zaman ayırıyorum, korkularımla sohbetle geçiyor zaman, kahve ne zaman bitmiş, içtiğimden ne anlamışım belli değil ya da tam tersi, fincanı ortada bırakıp dalmışım başka işe, soğumuş gitmiş...

Genellikle suçlanma korkum ayartıyor beni andan... Sıradaki "yapmam gereken"leri saymaya başlıyor, vazife listesi. Öyle alışmışım ki bu vazife işine oyun oynamak, TV seyretmek bile "lazım" kelimesi ile ifade ediliyor artık.

Anahtar yaptığınız şeyi severek yapmak, orada olmak sanırım. Yemek yaparken kafanın "kocam bu yemeği çok beğenecek" tarafına kaymaması, sadece yemek yapmak, istediğin zaman yapmak. Aksi takdirde TV seyrederken yemek yaparsınız, yemek yaparken kahve içer, kahve içerken oğlunuzla kavga eder, alışveriş yaparken oyun oynarsınız kafanızda... Aynı benim gibi...

Ben bugün kendim için bir şey yapmayı başlatıyorum.
- Yemek yapacağım
- Çamaşır asacağım
- Kahve içeceğim
- Oyun oynayacağım

İstediğim zaman, istediğim gibi yapacağım. Severek yapacağım, sevdiğim gibi yapacağım, sevdiğimi yapacağım.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...