19 Şubat 2013 Salı

İyi Şeyler OLur

Bu aralar Yonca TOKBAŞ'ın Karışık Kuruşuk Şeyler'ini okuyorum... 38. Sayfaya geldim ve karşıma şu cümleler çıktı:

"Yaniii, iyi insanları görmeyi-bulmayı-karşılaşmayı istedin mi; buluyor, görüyor ve karşılaşıyorsun."

Hoşuma gitmedi mi? Gitti, ama fazla da düşünmedim üstüne... Sonra sabah rutini içinde Facebook'a girdim, neler var diye bakınırken bu defa şuna benzer bir sözle karşılaştım:

"İnsanoğlu nedense kötü şeylere hemen inanır da, iyi bir şey duydu mu, şüpheci yaklaşır olaya..."

Şöyle bir durakladım, hafifçe dürttü konu beni... Yine de tam manası ile gündeme giremedi... Taaa ki, Hayalkurdum'da kitapları karıştırmaya başlayana kadar...

Karıştırdığım raf, benim tarz kitapların çocuk versiyonlarının bulunduğu "spirituel raf". Kitabın adı: Düşünüyorum, Öyleyse Varım!, yazarlar Louise L. Hay ve Kristina Tracy... Çocuklara olumlu düşünmenin gücünü öğretmek amacı ile hazırlanmış tatlı bir kitap... İlk sayfayı çevirdim ve karşıma şu cümle çıktı:

POZİTİF ŞEYLER OLUR!

Evet yaaaa, OLur... Her zaman olur... Şu anda yaşadığımız AN'a geldiysek, kim bilir ne kadar çok iyi şey OLdu da geldik... Arkadaşlarımız var, onlar da İYİ insanlar, olmasalar onlara arkadaş demezdik...

Evet, hayatımızda bazen "tatsız" olarak nitelendireceğimiz şeyler oluyor, ama bir DOLU da İYİ şey oluyor... Bunları neden sıradan sayıyoruz? Bunları da sayalım... Hatta iyi şeyleri SIRADAN sayabildiğimiz için de mutlu olalım... Polyanna'cılık mı bu? OLsun, bu bizi daha mutlu biri yapıyorsa neden Polyanna olmayalım? Şimdiye kadar hep Calimero (Hani şu "ama bu haksızlık, öyle değil mi?" diye soran siyah civciv) olduk da ne oldu?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Denge

Sevgili Ayça bugün Denge ile ilgili bir yazı yazmış... Denge, benim de daha önce üzerinde defalarca düşündüğüm, defalarca yazdığım bir konu...

Kendimde ve etrafımda "Ne olur benim dengemi bozmayınız" (Turgut Uyar, Sezen Aksu ve Aykut Gürel' sevgilerimle) nakaratı ile çok defa karşımıza çıkan bir "mazeret" aynı zamanda...

Etrafımızda dengemizi bozacak olaylar olmuyor mu? Oluyor şüphesiz... Malum, mizahçıların ekmeğini çok rahat kazandığı bir ülkede yaşıyoruz.

Yine de denge dendiğinde mühendis yanı başka bileşenler de getiriyor aklıma... Dengeden bahsetmek için bir cisim ve bir ortama ihtiyacımız var en azından. Örneğin yerde duran bir top dengededir. Aynı zamanda sivri bir dağın tepesinden, ufacık bir ucunun üzerinde duran bir kaya da dengededir. İkisi arasındaki fark, dengenin bozulması için gereken kuvvettir sadece..

Çok mu karmaşık oldu, şöyle anlatayım. Kalın botlarınız ayaklarınızda asfaltta yürürken de dengededir insan, bir ipin üzerinde elinde sırık yürümeye çalışırken de dengededir. Aradaki fark, ip cambazı her an düşebilecekmiş gibiyken, asfaltta yürüyen bizim dengemizi kaybetme riskimizin neredeyse hiç olmamasıdır.

Bu durumda anladım ki, kendimi "dengem her an bozulacakmış gibi" hissediyorsam, kendime şunları sormalıyım:

* Ben o ipin üzerine niye çıktım?
* Ne zaman çıktım?
* Neden inmiyorum?

Hassas dengeler bunlar ;)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...