7 Ocak 2014 Salı

Saygı ve tahammül

"İnsanoğlu yaradılışı gereği unutkandır." şeklinde naçizane bir tespit ile başlamak istiyorum yazıya... "Unutkan mı," diye başlayan pek çok antitez geliştirilebilir, tahmin ediyorum...

Oysa ki, hayatımızda bizi en çok etkileyen sorunlar genel olarak güncel sorunlardır, mesela... Birini çok dertli görüyorsanız, "neyin var, anlat" dediğinizde, size bundan 12 yıl önce olan bir olayı anlatmaz genellikle... Güncel sorunları ile ilgilidir, onlar geçmişte yaşadıklarından çok daha hafif bile olsa ŞİMDİnin ağırlığı vardır ne de olsa üstlerinde...

"En yakın arkadaşınız kim?" diye sorsam mesela... Güncel olarak daha sık iletişim içinde olabildikleriniz 3 yıldır görüşmediklerinize göre daha "yakın" gelecektir size... Oysa ki, kimbilir, 3 yıldır görüşmediğiniz o arkadaşınız ile paylaştığınız ANların değeri, şimdikilerden çok daha derin olabilir...

İnsanoğlu, unutkan olmakla birlikte çok çabuk da içine alır, benimser, hatta sahiplenir... 2-3 ay içinde bir insan hayatınızdaki "EN" önemli insan olabilir mesela... Sonraki 3 ay içinde de iletişiminiz tamamen kesilebilir, rüzgar değişebilir, sizin için hergün görseniz de YOK olabilir bir anda...

Akış süreci içinde önemli olan ANı yaşamak ve An geçtiğinde bırakabilmektir... Geçmişte veya gelecekte yaşamak yerine ANda olmak akışı kolaylaştırır.

İşte tam da bu yanılgı üzerine konuşmak istiyorum aslında... ANda yaşamak ile şimdi olanın İLLUZYONuna gereğinden fazla önem atfetmek arasında çok fark var.

Günün telaşı, tasası, kısa sevinç ve kederleri yaşamak değildir ANda kalabilmek. O tamamen unuttuğumuzu düşündüğümüz (kendimle çelişiyorum evet, yazının başında yazdıklarımla yani, ama fikri vermek için bu kurgu gerekiyordu sanırım) alt satırların bizi etkilemesine izin vermemektir. 3 aydır tanıdığım ve şu anda hayatımdaki en "ÖNEMLİ" insan olan kişinin TIPKI geçmiştekiler gibi güvenilmez, satıcı, şımarık, özensiz, önemsemez vb. olduğunu düşünmeden yaşamaktır.

Geçenlerde yolun ortasında durmuş yolcu indiren bir araba ile tıkanan trafikte arkadan korna çalan ve rahatsızlıklarını dile getiren insanların oluşturduğu bir sahne ile karşılaştım... Günlük hayatımızda karşılaştığımız tüm sorunların bir özeti gibiydi. Öndekinde saygı eksikti, arkadakilerde tahammül...

SAYGI ve TAHAMMÜL

İkisinin bir arada bulunmadığı noktalarda Sevgi ve Hoşgörü'de nadir görülüyor demeliyim... İnsan önce kendisini sevmeli ve saygı duymalı, KABUL... Ancak bu kendini geri kalan herkesten daha üstün HAKlarla donatmak anlamına gelmiyor ki... Tıpkı sevginin hoşgörüyü doğurması gibi saygının da tahammülü doğurması kaçınılmaz... Hangisi önce başlar bilemem...  Birinden başlamak lazım... Ama sindirerek... Dişini sıkarak tahammül olmaz... Kendini riske atıp sinir olarak saygının olmayacağı gibi...

Buraya kadar geldik ya... Bir adım daha...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...