|
"Hayat kısa, kahvenin keyfini çıkart." |
Fikir Sahibi Damaklar bugün bir durum güncellemesi paylaşmış Facebook'ta, üzerinde düşündüğüm hatta
daha önce yazdığım konulardan birine parmak basmış:
"
kahve dedik, hatırlayacaksınız, ne kadar içiyorsunuz diye sorduk (http://goo.gl/MhVCMH). zira derdimiz #dikkatli bir usulse, zira derdimiz üreticisine de tüketicisine de adil yaklaşımları desteklemekse, hele kahve de elzem olan değil de, lüks kategorisinde olansa... pratiğimize onu katmamak, #dikkat'e onunla başlamamak kabil değil.
şimdi diyoruz ama acaba ne dersiniz: bu
#dikkatliPazar kahvemizi içerken bir dursak ve hesaplasak, en fazla ne kadar tüketiyoruz ve en az ne kadar tüketmeye razıyız?
bu hesabı yaparken hangi kahveyi nasıl bir durma/yavaşlama anında içeceğimizi de düşünsek. yani yolda bir yerden bir başkasına yetişirken ya da koşturma arasında yudumlarken değil de, lüks bir ürün olduğunun idrakıyla her yudumunun hakkını vereceğimiz saatlerimizi... bir plan yapsak. ne dersiniz? ve bu
#dikkatliPazartesi'den başlayarak uygulamaya koysak.
ne dersiniz? başlasak mı?"
Şimdi gelelim yazının çağrışımlarına ya da başka bir deyişle tasarruf konusuna... Aslında bu konuda da
daha önce yazmıştım, ama yıllar içinde hep değişiyor insan, bakalım şimdi nereye götürecek bu sohbet bizi...
Tasarruf eylemi "tehlikeli" bir konu, çünkü altında ciddi korkular barındırıyor:
- Kıtlık
- Aç kalma
- Biriktirme/ AN'ı erteleme/ yarına saklama, yani bugünü yaşayamama eylemi
ve tabii egosal bazı alanları da bol bol besliyor:
- bilinçli, kültürlü, ileri görüşlü vb. olarak "diğerleri"nden üstün olma halini mesela...
Bu durumda ne yapacağız peki, deli gibi tüketime mi saracağız kendimizi? Günde 8 fincan kahve içip bütün ışıkları ve muslukları açık mı bırakacağız?
Her şeyden önce ilk aklıma gelen dilimizi düzenlemek yeniden... Tüketmek kelimesini kaldırmak hayatımızdan... Onun yerine tadına varmak kelimesi uygun olabilir belki? Kahve tüketmek başka bir şeydir, kahvenin tadını çıkartmak bambaşka... Her zaman olduğu gibi AN'larımızı taçlandıracağız yaptığımız eylemlerle... En basit işlerimizi TUTKU ile yapacağız... ve açık büfeden ayrılacağız yavaş yavaş, özellikle de alışkanlıklarımızın açık büfesinden... Hep öyle yaptığım için yapmayı bırakıyorum ben işleri yavaş yavaş... O ANda ihtiyacım olduğu için/ istediğim için/ gerekli bulduğum için yapıyorum. O AN karar alarak ve farkında olarak yapıyorum... Kullanmadığım aletin fişini pirizden çekerek tasarruf yapıyorumdur belki, ama o alete aslında ihtiyacım olmadığının farkına varıp onu satın almayarak çok daha büyük bir tasarruf yapmış olabilirdim... Ne dersiniz? Alet işler el övünür, ama bazı şeyler emek ile daha güzel sanki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder