"Kendini inkar etmek" dedi, "yasaklar, haramlar, günahlar ve bir sürü kavram kargaşası ile yaşamaktır..."
"Kendini inkar etmek, bilerek yaptığımız bir şey olsaydı, kendini inkar eden, kendini en çok tanıyan olurdu", diye düşündüm bunun üzerine... Oysa aslında kendimizi inkar etmemiz, kendimizi hiç dinlemememizden kaynaklanıyor. Dinlesek, bilirdik, meleğin de şeytanın da içimizde olduğunu... Seslerini duyardık çünkü...
Demiş ki Yaradan, "madem içini dinlemeyeceksin, aynaya bak bari." Bakıyorum, dışarıda karmaşa varsa hala, içimde de karmaşa olduğundandır.
"Asıl kaçınılması gereken, dışarda karmaşa olmadığını sandığımız sahte huzur zamanları" demek istedim, yerim dar geldi... Buradan düşüneyim, buradan söyleyeyim dedim...
Adım adım ilerlerken düşülen tuzaklardan biri bastırma... Bakmayarak görmeme, görmeyerek yok sayma...
Yine de bir adım daha atabilmek için bu noktadan da geçmek gerekiyorsa, ne mutlu orada olana. Yeter ki, sorgulamaya devam etsin... Şarkıdaki gibi "bir tatlı huzur" alıp devam etsin küreğe asılmaya...
Aslında "yasaklar, haramlar, günahlar ve bir sürü kavram kargaşası ile" yaşıyorsam, biliyorum ki huzurda değilim... ve tam da burada çelişki işte.
Artık huzuru aramıyorum, çünkü yolcuyum... Yolun sonunda karşıma ne çıkacağını düşünmeden, beklemeden yürüme aşamasındayım. Beklentim oldukça, sahte duraklarım olacak çünkü... Yaşıyorsam, yanılacağım, yanılıyorsam yaşıyorum... Önemli olan bir adım daha atabilmek, o cesareti ve sebatı gösterebilmek...
Boşalmadan dolamazsam, beklenti kuyumu da boşaltacağım demektir... Ne aradığımı bilmeden yürüyeceğim, nereye varacağımı düşünmeyeceğim demektir... Asıl şeytanım şu ANda burada sanki, beklentilerde...
Beklentilerimi her bir adımda bıraktıkça daha çok şaşırıyorum, ne mutlu bana...
Sevgidir önemli olan, yoldur önemli olan... Ne aşığın, ne maşukun, ne de yolcunun tek başına bir önemi yoktur. Yolun varış olduğunu bilmektir, yol olmaktır... İster yanarak gideriz, ister donarak... OL-AN herşeyin AN'da OLup bitmesidir ÖMÜR.
"Kendini inkar etmek, bilerek yaptığımız bir şey olsaydı, kendini inkar eden, kendini en çok tanıyan olurdu", diye düşündüm bunun üzerine... Oysa aslında kendimizi inkar etmemiz, kendimizi hiç dinlemememizden kaynaklanıyor. Dinlesek, bilirdik, meleğin de şeytanın da içimizde olduğunu... Seslerini duyardık çünkü...
Demiş ki Yaradan, "madem içini dinlemeyeceksin, aynaya bak bari." Bakıyorum, dışarıda karmaşa varsa hala, içimde de karmaşa olduğundandır.
"Asıl kaçınılması gereken, dışarda karmaşa olmadığını sandığımız sahte huzur zamanları" demek istedim, yerim dar geldi... Buradan düşüneyim, buradan söyleyeyim dedim...
Adım adım ilerlerken düşülen tuzaklardan biri bastırma... Bakmayarak görmeme, görmeyerek yok sayma...
Yine de bir adım daha atabilmek için bu noktadan da geçmek gerekiyorsa, ne mutlu orada olana. Yeter ki, sorgulamaya devam etsin... Şarkıdaki gibi "bir tatlı huzur" alıp devam etsin küreğe asılmaya...
Aslında "yasaklar, haramlar, günahlar ve bir sürü kavram kargaşası ile" yaşıyorsam, biliyorum ki huzurda değilim... ve tam da burada çelişki işte.
Artık huzuru aramıyorum, çünkü yolcuyum... Yolun sonunda karşıma ne çıkacağını düşünmeden, beklemeden yürüme aşamasındayım. Beklentim oldukça, sahte duraklarım olacak çünkü... Yaşıyorsam, yanılacağım, yanılıyorsam yaşıyorum... Önemli olan bir adım daha atabilmek, o cesareti ve sebatı gösterebilmek...
Boşalmadan dolamazsam, beklenti kuyumu da boşaltacağım demektir... Ne aradığımı bilmeden yürüyeceğim, nereye varacağımı düşünmeyeceğim demektir... Asıl şeytanım şu ANda burada sanki, beklentilerde...
Beklentilerimi her bir adımda bıraktıkça daha çok şaşırıyorum, ne mutlu bana...
Sevgidir önemli olan, yoldur önemli olan... Ne aşığın, ne maşukun, ne de yolcunun tek başına bir önemi yoktur. Yolun varış olduğunu bilmektir, yol olmaktır... İster yanarak gideriz, ister donarak... OL-AN herşeyin AN'da OLup bitmesidir ÖMÜR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder