1 Ekim 2014 Çarşamba

İnanç, batıl inanç, saygın inanç...


İnanç özgürlüğü, son yılların önemli konu başlıklarından biri... Kelime daha fazla kullanıldıkça, benim de kafamın içinde yuvarlanıp dönmesi arttı. En başta da inanç kelimesinin içinde barındırdıkları...

Öncelikle Türk Dil Kurumu'na bakmak lazım, inanç ne demek?

1. isim Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
"Bilhassa kadınlar arasında hurafeye inanç fazla buralarda." - F. Otyam
2. Birine duyulan güven, inanma duygusu
3. İnanılan şey, görüş, öğreti
"Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri." - N. Ataç
4. din b. (***) Tanrı'ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat
"Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir." - Anayasa
Tabii aslında bir kelimeyi türediği kelime ile açıklamak sözlüklerin içinde düştüğü önemli hatalardan biri... "İnanç, inanılan şeydir." nasıl bir tanım ki... Bu durumda "inanmak nedir" diye baktım haliyle...

Aklımdakine en çok uyan tanım şu oldu:

3. Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek
"Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi." - P. Safa

Aslında inanç kelimesinin anlamı için de kafamda kurcaladıkça en çok oturan husus, inanma objesinin yani inanılan şeyin ispatlanamaz olması... Bir şeye inanabilmek için, o şeyin pozitif bilim, somut olaylar vb. tarafından kesinliğinin olmaması gerekiyor her şeyden önce... Yani hiç kimse yağmura inandığını söylemiyor ya da "kapının varlığına inanıyorum" diyen birisine hiç rastlamadım.

Çünkü somut olan zaten vardır, en azından içinde yaşadığımız dualite dünyasında varlığının ispatı gerekmez, çünkü 5 duyumuzla anlarız varlığını... Demek ki, bir şeye inanmak için 5 duyumuz ile varlığını anlayamamamız da gerekiyor.

Bu durumda inandığımız şeylerin varlığını aslında ispatlayamıyoruz, ancak sezebiliyor, hissedebiliyor ya da mantık yürütme ve benzetme yolu ile bulabiliyoruz...

Bu durumda, algının kapılarındayız demektir... Bu kapıdan herkes kendi şekli ile ve kendi hazır oluşluğu ile geçer, herkes hazır olduğu kadarını görür ve anlar...

Fuzûlî'nin çok sevdiğim bir dörtlüğü var... İnanç özgürlüğü hakkında düşündükçe o söz daha sık geliyor aklıma:

"Karıncayı bile incitmem” deme! 
Bile’den incinir karınca; 
Söz söylemek irfan ister 
Anlamak insan...

Oysa biz inanç özgürlüğünü savunurken bile inançları kategorize edebiliyoruz güzelce... Boş inanç, batıl inanç, hak inanç, genel olarak kabul gören inanç...

Eğer inanç özgürlüğünden bahsediyorsak, herkesin inancına eşit derecede saygı göstermemiz gerekiyor... İlkel kabilenin inancının benim inancımdan daha az doğru olduğuna inanmama sebep olan boş inançlarım... Hepinizi görüyorum... Bu inançlarıma bugüne kadar sarılırken altında sakladığım büyüklenmelerim, kibrim, eğitimin, bilginin, medeniyetin beni diğer insanlardan üstün kıldığı sanrılarım... Hepinize teşekkür ediyorum, artık size ihtiyacım kalmadı...

Ben her insanın birbirine eşit olduğunu ve dolayısı ile her insanın inancının eşit derecede saygıya layık olduğunu kabul etmeyi seçiyorum...

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...