4 Eylül 2010 Cumartesi

Suçlanma ve altından çıkanlar

Ev hanımlığı ile başlayan süreçte anneliğin ilginç bir boyutu ile karşılaştım: Suçluluk

Oğlumun her hastalığı benim suçlanma korkumu harekete geçiren bir düğmeydi sanki. Hatta o kadar ki: "Bu çocuk çok hastalandı." diyen herkese "Ne yani, ben çocuğuma iyi bakamıyor muyum?" diye haykırmak istiyordum. Oğlan hasta oldu, ben suçlanma korkusu çalıştım...

Sonuç, suçlanma korkum o kadar hafifledi ki, insanlar artık benim için beni aklar oldular. Mesela geçenlerde arkadaşlarla tatildeyiz, akşam Deniz kusmaya başladı, tabii arkadaşlar da fikir üretmeye... Biri "başına güneş geçti belki" diyor, bir başkası "Olamaz, başında şapka olan tek çocuk Deniz'di." diyor. Benim savunmaya geçmeme bile fırsat vermediler. Dedim, evet, çalışmalar işe yarıyor...

Bir korku etkisini azaltınca altından başka bir korku çıkıyor. Tıpkı soğan kabuğu soyar gibi hissediyorum kendimi...

Deniz yine hasta, ama bu defa nerede yanlış yaptığımı düşünmüyorum, neyi eksik yaptığımı düşünüyorum. Daha mı iyi, his pek de farklı değil. Ancak zannımca hata yapmak suçlanma ile bağlantılıyken eksik yapma yetersizlik ile alakalı. Yani üstbenim öyle söylüyor. Bu aralar saat kurup gece kalkıp Deniz'in üstünü örtme hissime zor mani oluyor, bir yandan da yetersizlik korkusu çalışıyorum.

En sonunda bunladım, sordum içime: "Deniz bu kadar sık hasta olmaktan ne zaman kurtulacak?" diye. Ne dese beğenirsiniz: "Onun sağlıklı olması ile övünmeyi bırakınca."

BAŞARI

Çocuğun sağlıklı olması bir başarı kriteri yani benim için, iyi mi... Güç, aşağılanma da işin içinde yani.

Ben Deniz'in ayrı bir birey olduğunu kabul ediyorum.
Ben onun yoluna saygı duyuyorum.
Ben anne olarak yeterliyim.
Ben Deniz için yeterliyim.
Ben yeterliyim.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben oğlumun sağlık durumundan güç almayı bırakıyorum.
Ben kendimi yetersiz halimle seviyorum.
Ben kendime yetersiz olma izni veriyorum.
Ben kendimi yetersiz halimle kabul ediyorum.

2 yorum:

  1. :-) Evet calismalar isliyor, baska isleyen calisma yok, söyle ki: arkadasimin annesi yillardir terapide, komsulariyla kavgali devamli. Yine bir kavga sonrasi arkadasim annesine sormus: Peki terapistin bu durumuna ne diyor? Anne: Bir sey diyemiyor, kendisi de komsularindan cok sikayetci. Yasadigim ülkede terapist olarak calismaniz icin en az 7 yillik bir egitim almaniz gerekiyor:-)
    Aynalik calismasiyla ilgili yazilariniz gelecek mi yakinda?:-)
    Sevgiyle kalin,
    Özlem

    YanıtlaSil
  2. Bu çalışmalar işliyor, katılıyorum, işleyen başka çalışmalar da var. Bence önemli olan almak istemek ve almaya açık olmaktır. Türkiye'de de çok iyi terapistler var, biliyorum. Terapi süreci de insanın kendi içine bakmasıdır, terapistin yapabildiği belki bir mum tutmak olabilir, o da arkamızdan, çünkü içimizi en iyi biz biliyoruz.
    Aynalıkta zorlanıyorum açıkçası, biraz etrafından dolanıyorum, farkındayım. Bir de bana sanki daha özel geliyor, burada aynalık yazmak sanki başkalarını ifşa ediyormuşum gibi, ne bileyim. Zamanla akar belki o yöne de...
    Sevgiyle,

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...