Görsel: jordanlakecreativecenter.org |
Sevgili Güneş Anne, bir kitaptan birkaç paragraf paylaşmış bugünkü blog yazısında... Bir Afrika atasözüymüş: ''Çocuklarına hem kök hem de kanat verebilene ne mutlu ''
Ben bu cümleyi okuduğumda pek de bir anlam ifade etmemişti bana, açıkçası... Hatta ters bile gelmişti, köklerinin derinliğini sık sık kontrol eden bir "kaçak" olarak...
"Çocuklar kendi kanatları olduğunu fark ederler günün birinde. Uzun zamandır kürek kemikleri kaşınıyordu. Huylanıyorlardı. Herkes kendi kanatlarıyla gelir bu dünyaya. Bazı anneler saklarlar bunu. Yalan söylemeyi beceremeyenlerse çocukları doğdukları gün fısıldarlar müjdeyi kulaklarına: ‘Sakın unutma, senin kanatların var’. Çünkü kanatları olduğunu söylememek bir çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden biridir." diye yazmış Hilal Karan...
Kendi anneliğimde bu kısımla ilgili hiç sorunum yok. Tabii ki kanatları olmalı çocuğumun ki, zamanı geldiğinde yuvadan uçabilsin ve ben de gönül rahatlığı ile el sallayabileyim arkasından, aklım onda kalmasın. Tüm yaşam becerilerini verebilsem keşke bu anlamda... Kendi söküğünü de dikebilen bir terzi olsa oğlum...
Gel gelelim, kökler konusu bir sorun benim için...
"Kanatları olan birine kök vermek ancak büyük ve cömert yüreklerin, derviş annelerin işidir. Acı bir tat bırakır ağızda." demiş bu konuda da Hilal Hanım... Benim fikrim çocuğu iki zıt yöne çeken bu davranışın acı getireceği yönünde, elimde değil...
"Kökü olmayan bir çocuk dünyada kaybolur, öfkelidir, kendisiyle ve her şeyler kavgalıdır. Kendine engel olamayan alevden bir nefret topunun içinde yuvarlarlanıp duvarlara çarpar kendini. Herkesin az veya çok, ait hissettiği bir yeri olmalı." demiş oysa kitapta... Eh, bu da doğru...
O zaman, benim kökten anladıklarımda bir tuhaflık var, demek ki. Nedir benim kafamdaki kök?
Beni yere bağlayan, aşağı çeken bir şey... Gitmek istediğimde gitmeme engel olan bir şey... Gerçekten bu mu demek kök? Kök bizi toprağa bağlayandır belki, ama aynı zamanda beslenmemizi sağlayan da o değil midir? Topraktan almamızı sağlayan? Kök eskidir belki, kanat yenidir, ama her eski kötü olmak zorunda mıdır?
Kökler insanın kendini huzurlu hissettiği yerlerdir. Ruhu yaralandığında tamir edeceği inziva alanlarıdır... Kökler yardım almasını bilenler içindir. Kökler kanatlarla kendimizi aradıktan sonra, yolculuğun sonunda döneceğimiz, hayal kırıklıklarımızda dinleneceğimiz, yeniden başlamak için güçleneceğimiz alanlardır.
Türkülerdir bazen kökler, masallardır... Fotoğraflar ya da anılardır bazen... Anne kucağı, baba ocağı olabilir, zamanı geldiğinde oraya dönmenin de mahsuru yoktur. Yetişkin olmak, içindeki çocuğu beslemeyi bırakmak olmadığına göre, kökler bu besin damarlarıdır.
Yeter ki, kökler köklüğünü, kanatlar kanatlığını bilsin... Biri diğerine baskın çıkmaya kalkmasın...
ne köksüz kalalım ne kanatlarımız kırılsın:)
YanıtlaSilAynen öyle Hatice Hanım... Bir de hem köklerimizle, hem de kanatlarımızla barışalım... :)
SilAma yorumum yok:( Neyse demiştim ki keşke toplantıya bunu okuyup gelseymişim eve gidince okudum..Nasıl konular getirmişiz, nasıl hazırmışız bu konuları konuşmaya..Belki de doluyorumdur:)
YanıtlaSilKonular mı bizi buluyor, biz mi konuları ;)
Sil"Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır..."
Daha çoooook konuşuruz bu konularda, Deniz'ciğim...
Hem blogunuzu hemde yazı ıyı çok beğendim. Hem öğrenci, hemde sanki naif ince bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, Birgül Hanım...
SilGuzel bir blog guzel bir yazi kalemine saglik ;)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, Gülşah Hanım... :)
SilÇok güzel bir yazı teşekkürler..
YanıtlaSilBen teşekkür ederim okuduğunuz için... :)
YanıtlaSilDeğişik bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :)
SilNe kadar güzel yazmışsınız, emeğinize sağlık :) Aramıza hoşgeldiniz <3
YanıtlaSilhttp://duygugoker.blogspot.com/
Çok teşekkür ederim, Duygu Hanım... :)
Sil