Bir anneler günü daha geçti. Benim 4. anneler günüm. Bu yazımın içinde "anneler kutsaldır." tarzında birşey bulamayacaksınız. Her anneler günümde düşünürüm, anneliğe yüklediğimiz yükleri. Şöyle bir tarayalım lügatımızı... Anneleri nasıl tanımlamışız yıllarca:
- Anneler kutsaldır.
- Anneler fedakardır.
- Yemez yedirir.
- Annenin gönlü geniştir.
- Anneler en iyisini bilir.
- Anneler herşeyi görür.
- Anneler sabırlıdır.
Özetle anneler insan değildir, süper bir varlıktır. Eh, tabii, bir anne olarak çok da yalanlayamayacağım bunu, ama yine de üzerimize büyük bir yük aldığımız kesin. Her an tetikte olacaksın, çocuğunu herşeyden, ama özellikle de kendinden önde tutacaksın. Hele herşeyin en iyisini bileceksin... Aman Allah'ım... Ya bilemezsem, ya yanlış düşünüyorsam, ya sezgilerim beni yanıltıyorsa...
Ne büyük bir suçlanma korkusunu tetikliyor bu zihin modelleri...
Ben herşeyin en iyisini bilemeyeceğimi kabul ediyorum.
Ben her zaman herşeyi öngöremeyeceğimi kabul ediyorum.
Ben her durumda çocuğum da olsa en güzel hisleri hissedemeyebileceğimi kabul ediyorum.
Ben kutsal olmak yerine sıradan olmayı kabul ediyorum.
Annelik klişelerinin bir başka boyutu da tabii ki çocuğumuza yüklediklerimiz... Ben seni büyüttüm, yemedim yedirdim, geceleri başında nöbet bekledim... onun için bana borçlusun... Çocuk olarak çoğumuzun (özellikle de genç ergen yaşlarımızda) söylediğimiz de bu değil midir?
"Yapmasaydın..."
Herkes gibi oğlumun da kendi seçimlerini yapma özgürlüğü var. Bana rağmen. Ben ona bu izni vermeye niyet ediyorum. Daha doğrusu kendime oğlumun özgürlüklerini görme izni veriyorum.
Herkesin kendi seçimini yaşayacağını kabul ediyorum. Kendimi ve oğlumu annelik adı altında gizli yüklerden serbest bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder