22 Haziran 2011 Çarşamba

Mükemmellik - Mükemmeliyetçilik

Uzun süredir yazmamışım. Nedeni de yazının başlığındaki neden. Aklımda iyice olgunlaşmadıkça, gerçekten derinden yaşanmadıkça, bol bol uygun vakit olmadıkça "iyi" bir şey yazamayacağımı zannediyorum. Köşe yazarı olsam işim iyice zormuş.

Kıbrıs seminerinde mükemmeliyetçilik üzerine çalıştım biraz. Daha doğrusu, bunun bendeki ana nedeni hakkında. Doğduğumuz anda mükemmeliz. Tam olduğumuz gibiyiz. Çevremizdekiler bize bakıyor, hayran hayran seyrediyor, etrafımızda toplanıyor. Günler geçip kanıksandıkça, bu ilgi azalıyor hali ile... Büyüme adı verilen bu ilgi azalması bende artık eskisi kadar mükemmel olmadığım hissini uyandırmış. Bu nedenle de dışa vurumu mükemmeliyetçilik, ukalalık, her şeyi bilmeye çalışma şeklinde tezahür eden bir "mükemmel olmadığını saklama" yoluna gitmişim...

Mükemmeliyetçiliğimin altında suçlanma korkusu olduğunu düşünüyordum, ancak bu kadarını tahmin bile edemezdim. Bu aslında bir çok şeyi açıklıyor, bilme tutkusunu, keskin dili, iyi okulları, kariyer konusundaki başarıları...

Mükemmel olmadığımı hissettiğim o ilk ana gittim, orada bana mükemmel olmadığımı hissettirenin ne olduğuna baktım: Beklentiler (Özellikle tuvalet eğitimi sırasında) Oradaki kişilere "Bunlar sizin beklentileriniz, benim değil." diyerek beklentilerini iade ettim, üzerimden büyük bir yük kalktı. Rahatladım...

Bir "büyüğüm" ile konuşurken bana "elinden gelenin en iyisini yapmaktan" bahsetmişti. Bırakın mükemmel olmayı, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmanın bile ne kadar yorucu ve yıpratıcı olabileceğinden. Bu çalışmadan sonra ilk defa ne demek istediğini gerçekten anladım. "Elinden gelenin en iyisi" de bir nevi mükemmeliyetçilik zaten.

Bu farkındalıktan sonra nasıl da rahatladım, anlatamam... Hayatın akışındaki "direnç"lerden biri daha kalktı. Bakalım bu yolculuk bizi daha nereye götürecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...