21 Şubat 2012 Salı

Yanılsamalar durağı

Marcel Proust,  "The voyage of discovery is not in seeking new landscapes but in having new eyes." demiş, yani "Gerçek keşif yolculuğu, yeni topraklar aramakta değil, yeni gözlerle bakmaktadır." 

Aslında bu aralar kafamı öğrenmeye takmıştım. İnsanın çocukluğunda hızlı bir şekilde akan öğrenme sürecinin yaşı ilerledikçe azalması, hatta neredeyse durma noktasına gelmesi, kendimle sohbetlerimin baş konusu halinde son günlerde. Biliyorum ki, bildiğini sanmak, öğrenmenin en büyük düşmanı. Bu sadece eğitim alanında değil, hayatın her alanında böyle.

Ne zaman hayat artık beni şaşırtamaz demişsem, yeni bir sürprizle karşıma gelmiştir yeni deneyimler, önemli olan şaşırmaya açık olmak.

Bilgi biriktirme dönemimde, herşey hakkında fikrim olsun istediğimden, herşeyden biraz bildim uzun süre. Bilgimi en büyük güç kaynaklarım arasında tuttum, "yeter" bulduğum anda da o konuyu bıraktım. Bazı konuları da "derinlik" kapsamına aldım. "Daha çok, ne çok"larla ilerledim... "Bilmem lazım"larla...

Yine de fark ettim ki, bazı şeyleri çabalamadan öğrendim, bazı şeyleri dinlemeye hep hazır oldum, çünkü onlar benim güç noktamda değil, keyif noktamdaydılar. Keyif noktamda kaldıkları sürece hep öğrendim, taa ki şahkül kayıp GÜÇ noktasına dayanana kadar. O noktada "ben OLdum." yanılsamasına vardım. O durakta da epey bir zaman kaldım, taaa ki, "hiçbir şey artık beni şaşırtamaz" duvarına toslayana kadar.

İşte yanılsamalar durağı da böyle bir yer. O durağa geldiğinizde bir rol yapmaya bürünüyor insan. Bugüne kadar ne olmak istediyse, o olmuş gibi davranıyor. "Biz çok gördük böylelerini" tarzı kahkahalar, "oraları geçeli çok oldu" manidar bakışmaları, sinirleri alınmış bir bilge havası işte bu durağın süsleri. Hayatta varmak istediğimiz nokta ne ise yapay bir orada olma hali: Sanki huzurluymuş gibi, sanki bilgeymiş gibi, sanki OLmuş gibi...

Oysa geçen sene ne diyordum: "Bu kadar spiritüel çalışma, içe dönme, kendini tanıma sonunda anladım ki, öfkelendiğin zaman öfkene izin verecekmişsin." Benim için çok büyük bir adımdı bu. Osho'nun "asla maske takma..." diyerek anlatmaya çalıştığı adım. Hayatta taşıdığım en ağır yük maskelerdir. Maskelerin kaynağı yüzeysel bilgilerdir: varsaymalar, yanılsamalar, beklentiler...

Belki de bu yolun bir sonu olduğu yanılsamasından vazgeçebilirsek, uzun ince yolumuzda gündüz gece ilerlemeye devam edebiliriz yeniden. Önemli olan varılacak yer değil de yolculuğun kendisidir belki de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...