10 Nisan 2013 Çarşamba

Yalanın Kapıları

Annelik inanılmaz bir öğretmen... Ne olur klişe olarak algılanmasın, "ben her gün oğlumdan yeni bir şey öğreniyorum" derken, bakmasını bilene her yerde öğrenecek çok şey var tarzında, ama insan çocuğunu daha çok "önemsediği" için olsa gerek, daha çok hata yapıyor, daha çok malzeme çıkıyor o kanaldan...

Bu aralar çok sık yalanını yakalıyorum oğlumun, oysa 7 yaşını bitirdiği bu dönemde kazandırılan doğru davranışların ömür boyu tarzını etkileyeceğine inanıyorum her şeyden önce...

En son fark ettim ki, okula para götürmesini istemediğim halde, gizlice kumbaradan yürütüp götürmüş yine 3-5 TL. Okula para gitmesi meselesi ayrı bir konu, orada da diyeceklerim var, ama biz yalan söylenmesi kısmına odaklanalım şimdilik.

"Oğlum," dedim, "neden bana yalan söylüyorsun? Konuşsak bu konuyu adam gibi, birlikte karar versek, onu uygulasak?" Teoride nasıl ama, zehir gibiyim, değil mi? Aklım sıra konuşacağız, ben onu ikna edeceğim ve en sonunda benim dediğim olacak, hem de çocuk bir daha yalan söylemeyecek.

Ama maalesef asıl düşündürücü söz her zamanki gibi oğlumdan geldi:

"Ama sen hiç ikna olmuyorsun ki..."

Kocaman bir KAYA oturdu kalbime işte o AN... Evet, bir direktör - diktatör edası ile geziyorum evde konu kurallar olunca...

Hemen dedim ki, "tamam, sen iyi hazırlanır, güzel anlatırsan ben de ikna olacağım, söz veriyorum." Lakin bununla da bitmiyor düşünceler... Burada dökülenler sanırım olayın nirengisi:

* Çocuğun her dediğini kabul edemem.
* Çocuk kendisi için neyin doğru olduğunu bilemez.
* Onun için en doğrusunu ben bilirim.
* Eğer şimdi dediğimi kabul ettiremezsem, ilerde ergenlikte hiç başa çıkamam.
* Çocuğun elinde oyuncak olurum.
* Savaşı kaybetmek...

Aile olarak çocuk yetiştirmedeki görevimiz nedir? Çocuk ne zaman bireydir? Kendi kararlarını nasıl ve ne ölçüde almalıdır?

İşte spiritüel yaşam ile anneliğin görüntüde çeliştiği temel sorular sanırım bunlar. Oysa bize öğretilen akış halinde herhangi bir direnç ile karşılaştığımız noktalarda inat etmeyi bırakmayı ve KABUL etmeyi bilmek. İçimdeki dirençleri tek tek bulup kaynağını arındırmak...

Peki tekrar soruyorum, inat etmeyi bırakırsam oğluma ne olacağını sanıyorum:

- şımarık, uyumsuz, tatminsiz, anlayışsız, kendini düşünen...

Peki bana ne olacağını sanıyorum:

- dikkate alınmayan, etkisiz eleman, kudretsiz...

Haydi çalışmaya, taa ki biz olduğumuz gibiyken ve çocuğumuz da olduğu hali ile sürtüşmeden akacağımız ANa kadar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...