10 Ağustos 2014 Pazar

Açık Büfe


Son günlerde seçim süreci yaşıyoruz ve bazı başka özel şartlar hakim hem dünyada hem Türkiye'de... Şu günlerde belli başlı bazı kelimeler daha fazla kulağıma çalınıyor ve benim üzerimde biraz düşün diye göz kırpıyor bana... Hepsi farklı titreşimleri ve deneyimleri ile geliyorlar üstüme üstüme... Sanki artık hiçbiri okulda öğrendiğim anlamında değil, sözlük anlamını da taşımıyorlar... Bambaşka derinliklerde alternatif anlamlara gelmiş durumdalar...

Seçim mesela... Alternatifler arasından seçmek yani... Oysa sonsuz ve sınırsız olasılıklar dünyasında yaşıyoruz... İhtiyacımız olan seçmek değil, ne istediğimizi bilmek... Herşey dahil bir otele gittiğinizi düşünün, açık büfe yemeğe... Tabaklar dolusu yemekler vardır önünüzde, çeşit çeşit... Karnınızı doyurmak için yapmanız gereken seçmektir yalnızca... Çok basit, kolay bir süreç... Ama işte tam da bu noktada unutursunuz aslında kim olduğunuzu, aklınıza bile gelmez aslında ne istediğinizi sormak içinize... gerçekten ne istediğinizi? Yüzlerce yemek vardır önünüzde size sınırsız olanaklarınızı unutturacak... Bazen sevdiklerinizi seçersiniz çok sayıda alternatif arasından, bazen kendinizi kaptırır doldurursunuz tabağınızı denemek istediklerinizle... Bunlar genellikle başka bir yerde bulamayacağınızı düşündüğünüz yemeklerdir. Bu fırsatı kaçırmak istemezsiniz... Bazen "rejimde"sinizdir, canınız pek çoğunu çektiği halde bir kaç "sağlıklı" alternatif ile idare edersiniz.

Oysa çok nadiren, önce içinize dönüp "ben bu akşam aslında tam olarak ne yemek istiyorum?" diye sorarak gelirsiniz yemek salonuna... Basit bir çorbadır bazen istediğiniz pek çok tantanalı yemek arasında ve onu seçer, istediğinizi almanın tadını çıkartırsınız... İşte sadece o anlarda "bunu seçerek neleri kaçırdım acaba?" diye sormayı bırakır zihniniz ya da siz onu dinlemezsiniz, çünkü tam da istediğiniz yerdesinizdir.

Hayatta AN'ı yaşamaktan bizi alıkoyanlar da işte tam bu açık büfe seçimlerdir. Önceden hazırlanılmamış, sadece önümüzdeki tepsinin içindekiler... Değerlendirmezsek bir daha bulamayacağımızdan korktuğumuz, ama aslında o AN'da istemediğimiz şeyler... Kendimizi yapayca ŞANSLI hissederek yetindiklerimiz...

Belki başlangıçta açık büfede istediğimizi bulamayacağız, ama kim bilir belki de bir dahaki sefere yandaki alakart lokantaya girmeyi tercih edeceğiz ya da evren bu küçük alıştırmamızda bizi ödüllendirecek ve tam da istediğimiz yemek çıkacak karşımıza...

Bu bir elindeki ile yetinmek - yetinmemek yazısı değil... Bu sadece istemediğimiz kalabalık açık büfeleri bırakıp istediğimiz BOLLUK ve BEREKETi yaratmak egzersizi... çünkü evrenin bize ihtiyacımız olanı vermesi için öncelikle bizim onu istememiz gerekir...

Önüme sunulan alternatifler arasından seçmeye % 100 EVET.
Önüme sunulan alternatifler arasından seçmeye izinliyim.
Ben ne istediğimi bilip ona göre istemeyi ve tam da onu yaratmayı seçiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...