21 Kasım 2011 Pazartesi

İnce şiddet: İroni

Sık tekrarlanan bir deyiş vardır: "Kalem kılıçtan keskindir." Sanırım ben de çocukluğumdan beri böyleyim, sivri dilli. Eşim sık sık beni "savunmada" olmakla suçlardı bir ara. En iyi savunmam da sivri dilli bir saldırıdır, ince bir alay, fark ettirmeden iğneleme, lafı geçirme, artık nasıl adlandırırsanız.

En sevdiğim köşe yazarı Yılmaz Özdil'i artık sevemez oldum. Nedeni ironiden yavaş yavaş uzaklaşmam. Artık kendimi kötü hissettiğimde birilerinin birilerini ince zekası ile kağıt üzerinde alt etmesi beni mutlu etmiyor. En sevdiğim TV dizilerinin kurgusunun sivri zekalı olanların diğerleri ile dalga geçmeleri üzerine olduğunu fark ettim. Buna artık eskisi kadar gülmediğimi de...

İçimdeki şiddeti bırakmaya niyet edeli 2 yıl oldu. Sözel şiddete, yani ironiye ancak sıra geldi sanıyorum.

Belki gücümün yetmeyeceğini düşündüğümden, belki "elit" olma hevesime ters düştüğünden ya da gücümün merkezini zekama yerleştirmemden, hiç fiziksel şiddet insanı olmadım sanırım zaten. Siz yine de biri ile ters düştüğümde görmeliydiniz beni. Lafı gediğine bir oturturdum ki, karşımdaki feleğini şaşırırdı, ya da sadece şaşırırdı, belki anlamazdı bile.

Her neyse, bugün bir doktor randevusunda sıra bekliyorduk. İzmir'in sayılı özel hastanelerinden birinin polikliniğinde, randevu saatimiz 20 dakika kadar geçmiş, biz beklemeye devam ediyoruz. İçimde sıralanan cümleler tam bir ince şiddet örneği:

- Oğlum okuldan 5'te (yaklaşık 4 saat sonra) çıkıyor, yetişir miyiz sizce?
- Pardon burası "çok özel" bir hastaneymiş, randevu nereden alınıyordu? vb.

Fark ettim ki, hiç birini söylemek gelmiyor içimden. 2 yıl sonra ancak ANladım ironinin de bir şiddet çeşidi olduğunu.

Ben artık ironiyi kullanmayı bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...