Çok bilinen bir hikaye var, en azından benim yıllardır bildiğim, arada konuşurken lafı bağladığım ve çok sevdiğim...
Dediğim gibi hikayeyi yıllardır hikaye gibi bilirim, başkalarına kendimce "ders vermek" için kullanırım da, nedense bugün hikaye tam da benimle konuştu...
Ne enteresanız insan olarak, bir şeyi vakti gelmeden anlamıyoruz işte, bilmek yeterli olmuyor... Onun için "Sen neye hazırsan o da senin için hazırdır." demiş ya Marc Victor Hanson... Hazır değilsen bilmek de duymak da bir işe yaramıyor... Ancak hazır olduğunda...
Bugün kafamda birileri ile kavga ederken ANladım işte...
Bugüne kadar sırtımda taşıdıklarım, hepinizden AF diliyorum. Sokaktaki adam, özellikle senden, beni kıskanan (ya da benim öyle yorumladığım) arkadaşım, elimi tutmayanlar, benim gibi OLmayanlar (al sana BİRLİK bilincinden uzak bir inanç daha), geçmişteki pişmanlıklar, gelecekteki keşkeler... Bugün bu ANda, hepinizi sırtımdan indirmeye niyet ediyorum... Hepinizi SEVİYORUM, çünkü biliyorum ki, sevmediğin şeyi değiştiremezsin... Hepinizi ÖZGÜR bırakıyorum... Bu yolda, yollarımız tekrar kesişebilir, paralel gidebilir ya da bir daha hiç karşıma çıkmayabilirsiniz... Her türlüsü için ne mutlu BİZE... Yolunuz açık olsun...
İki Zen rahibi, yabani bitki toplamak için tapınaktan ayrılır. Rahipler bir
yandan bitki toplayıp bir yandan ormanın içindeki bir köye yaklaşırlarken
karşılarına bir kadın çıkar. Kadın, dağdan gelen kar suları ile gürül gürül
akan nehirden karşıya geçecek bir yol bulmakta zorlanmaktadır.
Rahiplerden bir tanesi ilerler ve kadını sırtına alıp nehrin daha sığ olan bir yanından karşıya geçer. Kadını karşı kıyıda bıraktıktan sonra teşekkürlere yanıt verir ve yeniden nehrin diğer kıyısına, yabani bitki toplamaya döner.
Geriye döndüğünde diğer rahip kardeşi onaylamayan gözlerle kendisine bakıyordur. Ona hemen bir Budist tapınakta yaşamanın kurallarını anımsatır: Kadınlara dokunmak yasaktır. Dönüş yolu boyunca suratı asıktır.
Rahiplerden bir tanesi ilerler ve kadını sırtına alıp nehrin daha sığ olan bir yanından karşıya geçer. Kadını karşı kıyıda bıraktıktan sonra teşekkürlere yanıt verir ve yeniden nehrin diğer kıyısına, yabani bitki toplamaya döner.
Geriye döndüğünde diğer rahip kardeşi onaylamayan gözlerle kendisine bakıyordur. Ona hemen bir Budist tapınakta yaşamanın kurallarını anımsatır: Kadınlara dokunmak yasaktır. Dönüş yolu boyunca suratı asıktır.
Tapınağın kapısına geldiklerinde, kadını sırtında nehrin karşısına geçiren
rahip durur ve kendini onaylamayan kardeşinin gözlerine bakarak şöyle der:
“Sevgili kardeşim, ben kadını nehrin karşı kıyısında bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”
“Sevgili kardeşim, ben kadını nehrin karşı kıyısında bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”
hikayeyi ilk kez okudum sayende haberim oldu :)
YanıtlaSilyorumların da içime oturdu.Şu an hayatımda çok şey değişecek çok..teşekkürler ..
Ne mutlu bana Gonca'cım. İyi ki yazmışız o mektupları da dokunmuştum birbirimize...
YanıtlaSilTam da bu sıra ihtiyacım olan şeyi yazmışsın..
YanıtlaSilGökyüzü kadar berrak ve mavi arkadaşım :)
yüreğine, kalemine sağlık....
Teşekkürler mavi kelebeğim... Kolaylıklar senle olsun...
Sil