Sonra Lizbon'a gittim. Bu yazının temelleri de orada atıldı, zira Lizbon'dan ayrılırken 1 kelime dahi Portekizce öğrenmediğimi farkettim. Benimle yapılan tüm konuşmalar İngilizceydi. Biraz kolayıma geldi, ama biraz da hayıflandım doğrusu 1-2 kelime daha "kültür"üme ilave edemedim diye...
Evet kültür, günümüzde içi boşalmış, "genelkültür"e indirgenmiş kültür...
Ancak geçen ay Bodrum seyahatimde bu mevzu kafama dank etti. Kaldığımız otelde, yegane Türk aile bizdik. Sabah kahvaltıya gittiğimizde, farkettim ki, ben herkese "good morning" diyorum. Oysa rahatlıkla "günaydın" diyebilirim, onlar da konsept itibarı ile beni anlayabilir. Bu kelimeyi hergün 10 kişiden bir hafta duysalar, öğrenebilirler bile... İşte size Türk kültürüne bir fayda.
İçime sordum, "peki ben neden kendi lisanımla değil de, onların lisanı ile selamlıyorum onları?" diye. "Kendini ispatlamak için" dedi içim. Yani? "Bakın, ben kültürlüyüm" diye bağırıyordum kendimce, "ben ingilizce biliyorum, ben sizler gibiyim".
Bakar mısınız şu zavallı halime, "ben kültürlüyüm" mesajı vermek adına "kendi kültürüm"den bu kadar ödün verebiliyorum...
Ben kendime kendi lisanımla konuşma izni veriyorum.
Ben kendimi kültürlü gösterme çabamı bırakıyorum.
Ben kültürsüz görünmeyi kabul ediyorum.
Ben kendimi kültürsüz olduğum halimle de kabul ediyorum.
Hadi hayırlısı...
Daha dün seninle bu konuyu konuştuktan sonra Tüyap'ta Feyza Hepçilingirler'in "Türkçemiz Geleceğimiz" söyleşisine katıldım. Paralel fikirler sunarken daha pek çok "özenti"mizi de paylaştı. Keyifli ve kafalara "dank ettirici" bir söyleşi idi... Ellerine sağlık, uyarın için teşekkürler...
YanıtlaSil