5 Ekim 2011 Çarşamba

İşini sevmek

Öncelikle belirtmeliyim ki, bu yazı dünkü işine saygı duymak yazımın devamı niteliğindedir, çünkü dün yazıyı gönderdiğimden beri kafamdaki sohbet dinmedi bir türlü.

Kendi çalışma hayatım gözümün önünden akıp duruyor. Bana ilginç gelen şu, 18 yıllık profesyonel çalışma hayatımda çok sevdiğim işler yaptım, çok zorlandığım nefret ettiğim işler oldu, ancak sadece bir tek işimde yaptığım işe saygı duyduğumu fark ettim. O da üniversite yıllarında staj yaptığım yerdir. Yaz aylarında bir eğitim şirketinin alt yapısında çalışıp her bir departmandaki kişilerin yıllık izinlerini şirket için bir yük olmadan içleri rahat yapmalarına yardım etmiştim. Santralde çalışıp telefonlara baktım, eğitim valizleri hazırladım, randevuları, görüşmeleri organize ettim, bilgi işlemde not daktilo ettim, her işi yaptım. Benim işini yaptığım kişi de gönlünce aklı kalmadan yıllık iznini yaptı.

Fark ediyorum ki, yıllarca hep seveceğim işi aramışım. Oysa ki sevdiğimi söylediğim işlerimi gözden geçirdiğim zaman aslında orada mutlu olan korkularımı görüyorum bugün. Başarılı olma, para kazanma, takdir edilme, güç, sevilme korkuları temelli ya da kendi entelektüel kapasitemi ön plana çıkartabildiğim, dolayısı ile kendimi değerli hissettiğim, kendimi var ettiğim işler. Mutlu olan korkular, tabii bir süre sonra tavan yapan korkulara dönüşüyor: Güçsüzlük, yetersizlik, başarısızlık, takdir görmeme, değer verilmeme ve yok sayılma... Kavgalar, tartışmalar, huzursuzluklar alıyor iş yerindeki mutluluğun yerini.

Ortaokuldaki Almanca hocam anı defterime şöyle bir söz yazmıştı: "Glück liegt nicht darin, dass man tut, was man mag; sondern dass man mag, was man tut." Sözcük anlamı ile çevirdiğiniz zaman aşağı yukarı şöyle oluyor: "Şans insanın sevdiğini yapmasında değil, yaptığını sevmesindedir."

Tabii ki insan kendi şansını kendi yaratıyor ve her zaman her işte karşısına arzu ettiği şeylerin yanı sıra arzu etmedikleri de çıkıyor. Bu durumda olması gereken bakış açısının sevdiğiniz işi aramak yerine yaptığınız işe saygı duymak olduğunu düşünüyorum. Yaptığınızı, yarattığınızı, ortaya koyduğunuzu severseniz, işinizi de seversiniz, çünkü o zaman dış etkenler sizi daha az bağlayacaktır. İş tatmini dışardan değil direkt yaptığınız işten gelecektir.

Bu durumda ben artık seveceğim işi arama telaşımı bitiriyorum. Fark yaratacağıma, değer yaratacağıma, önemine inandığım işi yaratmayı başlatıyorum.

2 yorum:

  1. Bana da yine sana katılmak düşüyor...

    YanıtlaSil
  2. Das Glück, mutluluk anlaminda geciyor burada.
    Harika bir yazi! Bütün hafta SAYGI calistim :-)
    Sevgiyle kalin,
    Özlem

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...