11 Ekim 2011 Salı

Süreç ve sonuç

Biliyorum, içinde bulunduğumuz düzen bize hep sonuç odaklı olmayı empoze etti. Bu konuda söylenmiş pek çok "modern" atasözümüz de var:
- Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan hayır gelmez.
- Sonuca ulaştıran her yol mubahtır.
- Hayat yol boyunca karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

Biri bir şey anlatırken uzattı mı, içimden hep "sonuç?" diye sormak gelir mesela...

Fark ediyorum ki, evren bu aralar bana süreci hatırlatıyor.

Eşim çok istedi, İtalya'da bir yemek kursuna gitti. Kime anlatsam, sonucu merak ediyor.
- Aşçı mı olacak?
- Restoran açmayı mı planlıyor?
- Davet mi verecek

Cevabı bilmiyorum, eşim de bilmiyor, çünkü bu hareket sonuç odaklı bir hareket değil, süreç odaklı. Yemek yapmayı ve İtalyan yemeklerini seviyor ve öğrenmek istedi. İşte bu kadar.

Benzer bir durumu bu hafta sonu da oğlumla yaşadık. Kum boyama yapmak istedi, ben de kıramadım, ancak fiyatı da biraz pahalı geldi açıkçası. Sonuçta oğluma şöyle dedim:
- Bak, bu resim çok güzel bir resim değil, evde saklamıyorsun da, üstelik de çok para verdik.

O da şöyle cevap verdi:
- Ama ben çok keyif aldım.

Bu kadar. Burada sonuç yok, ortada duvara asılıp on yıllarca bakılacak bir sanat eseri yok. Bir süreç var ve bu süreçten keyif alınıyor.

Anlıyorum ki, sonuçtan keyif almak için yıllarca çile çekmişim, katlanmışım, kendimi üzmüşüm. Sürecinden keyif almadığım hiçbir şeyin sonucu benim için kalıcı olmamış. Süreci sevmemişsem, sonucu da kısa ömürlü mutluluk getirmiş. Sona ulaşmak içim verdiğim çabada AN'ı ıskalamışım hep, sonuca odaklandığım için süreç içinde önüme açılan diğer yolları da ıskalamışım.

Daha tahammülsüz, daha sabırsız, daha anlamsız...

Ben artık bir sonucu hedeflemeden sürecin tadını çıkartma izni veriyorum kendime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...