En son yazımın arkasından can arkadaşım Fikret ile yazışıyorduk. O şöyle yazmış: “Eksiklerimle barışmayı öğrendim.” Bana çok mantıklı geldi, “Bunun üzerine çalışmam lazım.” dedim.
İçinde barış kelimesi geçiyor ya, her insanın eksikleri de var, tamam, uygun bir cümle… gibi gelmişti bana ilk başta. Taa ki…
Dün gece “beğenilmeme”yi çalışıyordum. Birden gözümün önünde bir kır manzarası canlandı. Bir çizgi film kadar mükemmel, bir doğa belgeseli kadar canlı, nefis bir bahar manzarası… Yemyeşil kırlar, arada papatyalar, bahar çiçekleri… “Bu manzarayı neden görüyorum?” diye sordum içime. “Ne kadar mükemmel olduğunu anlaman için” dedi. Evet, doğa TAM’dı, kusursuz, eksiksiz. Tam ve olduğu hali ile mükemmel. Tıpkı insanlar gibi.
İşte Fikret’imin cümlesinde eksik olan buydu: bir insanın asla eksik olmaması. İşte size farkında olmadan kullandığımız bir zihin daha… İnsan eksiktir. Ben bu zihnimi iptal ediyorum.
Ben tam olduğum halimle mükemmelim.
Ben tamım.
Ben doğanın bir parçasıyım, öyleyse kusursuz ve eksiksizim.
Ben bütünüm.
Ben tam olduğum halimle barış içindeyim.
Ben kendimi tam olduğum halimle seviyorum.
Ben kendimi tam olduğum halimle kabul ediyorum.
Ben kendimi seviyorum, çünkü ben sevgiyim.
Ben tamım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder